Büyük
sınavdı. Hayatımda bazı zamanlarda çok zorlanmışımdır. Bu zorlu
paketlere de hep önce küfür sonra teşekkür etmişimdir. Hep ilerledim hep
genişledim hep büyüdüm. ama sanırım en gurur duyduğum başarılarımdan
biri oldu. Benim için 14 Haziran 2015 tarihinde koşulacak olan Sınırsız
Dostluk Yarı maratonu çok önemli bir mihenk taşıydı. Meğerse önemini
kavrayamamışım. Koşunca anladım ki benim hayatımda bir dönüm noktası
oldu bu o kadar önemli o kadar heyecan verici o kadar büyük bir olay.
İlk
21 kilometre yarışım olacaktı, tek arzum 2.20 altında finish görmekti
(2.18 ile başardım) Yunanistan'a koşacaktık anavatana koşarak girmek,
atalarımın özlediği sevdiği doğup büyüdüğü o topraklara koşarak girmek
tanrımm çok büyük coşku bunu nasıl anlatsammmm. Türk Yunan Bulgar
dostluğu pekişsin diye yapılan sevgi odaklı bir organizasyon, e ben
sevgi için ışık için mutluluk için yaşıyorum kiiiii. Ben öneminin
bunlarla sınırlı olduğunu sandım. Ne kadar yanılmışım. O kadar daha
büyük o kadar daha önemliymiş ki.
Komik diil belki bugün post ama çok duygusal :) dayanaırsan oku bence çünkü içimde ne var ne yok döküyorum.
3 kız atladık arabaya İstanbul'dan Edirne'ye gittik. Yol zorlu oldu karşımıza (daha çok benim) bazı tatsız şeyler çıktı ama yendim. Bu finishi ilk geçtiğim anmış aslında :) Çünkü ben o yarışta bir tek finish geçmedim bir çok finish geçtim. Benim sınırım bedenen ruhen ve "mind"en artık çok daha geniş çok daha büyük :)
10:00'da başlayacak olan yarış başladı mı 10:30'da anam da anam yandım tabi yandım 2 saatten hesapla bitiş en erken 12:30 sıcak! 34 derece hava. İlk 10 kilometre taktım miniş ipodumu kulağıma pıt pıt pıt koşuyorum sonra sen Apollon bir parlamaya başla yukarıdan bize (tanımayanlar işin kendisi Güneş Tengrisi) resmen sen güneş ışınlarını kırbaç yapmış bize vuruyor da vuruyor. Çok S&M bir koşu olacağını 5. kilometreyi geçince anladım.
Halk muhteşem diye düşünüyorum gene ilk 10 içerisinde herkes bizi alkışlıyor destek veriyor insnanın Nike gibi uçası geliyor Hermes gibi ayaklarında kanatlar çıkıyor. Zeus ey yüce Zeus ben sana geliyorum. Her yerde su var sünger var. 36. dakikada ben 5-10 arası bir yerdeyken elitler dönüşe bile geçmişti.
Sonra Akutçu amcalar ile tanıştık ilk :) Çok şekerler çok tatlılar çok kıymetliler. Adım Adım üzerinden konuşmaya başladık, motivasyonumun çoğunu onlar verdi. Tam o esnada Yunan sınırına geldik!
Yassass!!! Kalimera Palikarya! O anda (kesin bana öyle geldi yoksa sanırım yok aslında öyle bir şey de) hava değişti su değişti yol değişti Hellas diye bağırarak girdim Pazarkapı sınır kapısından. Bir sevinç bir mutluluk. ben Nike ben Hermes. Sonra dönüşe geçtik :) Evde koşuyorum ve geri dönüp eve geri dönüyorum. İki ev ikisi de benim ben her yere aidim. Bir yaprak kopartıp şortuma tıkıştırdım bugünün anısına....
Dönüş de bize geçmiş olabilir, zira o andan sonra ne neye kim kime geçti bilmiyorum pek. Saat öğlen olmuş Apollon tepede tahtında oturuyor. Ama bugün pek hiddetli. Vuruyor kırbacı sonra diyor ki bebeğim nasıl hoşuna gitti mi? Gıkın çıkmıyor tabi şaaak gene. Hayır hayır ışığa doğru gitmiicemmm. Bir yerde dayanamadım artık çıkarttım üstümdeki askılıyı. Şu an "amele yanığında" çığır açıyorum hala sırtımda çapraz izler duruyor.
Suu suuuuu... Su yok NEEEYYY! Ana sponsorlardan biri su firması ve su mu bitti rabbim sana gelicem müsait misin ışığın ordaydın di mi? O esnalarda düşünüyorum hava 34 derece ben zaten yarı ayılıp bayılıp bir haldeyim enerji paketleri sabit yol uzun Ambulans mı çağırsam çünkü asla ama asla yürümeyeceğim. Hayır koş, jog temposuna düşsen de durma. Sonra zaten mucizeler başladı.
Bir teyze, elinde bir şişe su. Önümdeki 2 metre çocuk kaptı kadının elinden suyu. Kadın halimi gördü üzüldü yüzünü gördüm. Ne kadar perişan olursam olayım dayanamadım o haline üzülme teyze dedim kısmetim değilmiş, ileride bana da gelir bir yerden su üzülme sen. Kızıııımmm!!!!! dedi bana. Gerisini duyamadım koşmaya devam. O uzun çocuk suyun yarısını içti, geri dönüp bana verdi şişeyi. Tabi o anda sorgulamıyorsun ağız hijyeni nasıl dişini fırçaladı mı bulaşıcı hastalığı var mı? Teşekkür ettim aldım bir yudum geri vermek istedim almadı kalsın sende dedi. Devam ettik.
Tam beynim eriyor sandığım anda ne göreyim bir muhteşem insan elinde bahçe hortumu bizi suluyor. Üstümde telefon yok, ipod polar ve kulaklıklar. Polar ve yaverleri zaten suya dayanıklı, ipod ve kulaklıklar da o anda canımdan değerli değil daldım hortumun altına. Cennetteyim! Ufacık şeyler mutlu eder beni. Ama bu beni öyle bir mutlu etti ki 7 yıldızlı otel havuzlarında kendimi yüzdürürken böyle mesut değildim. Ben kalp bahçe hortumu.
Bir tek şu koydu; biz koşarken bir aile oturmuş karpuz yiyor. yemin ediyorum kafamı karpuzun içine daldırasım geldi öyle canım çekti. Afiyet olsun size diye bağırdım gel kızım beraber olsun dediler el sallayıp geçtim yanlarından.
Lozan Anıtı'nın oraya geldik yavaş yavaş. O bana su veren adam gene yanımda avucunu uzattı bana al dedi elinde miniş miniş kırmızı bir şeyler var. Bu ne dedim vişne dedi. Ne yapiim dedim (soruya gel) al ye dedi. Sen beni çok besledin ama çok teşekkür ederim dedim :) vişneleri yiyerek devam ettim.
Sonra Akutçu amca gene geldi, 13'ü geçtik kaldı 8. Artık kukalıkları çıkarttım. Halk hortumla bizi sulamaya devam ediyor. Hayat o kadar bahçe hortumu aşkı dolu ki benim için.
Karaağaç yoluna geri girdik ağaçlar burayı güzel gölgeliyor. Mutluyum sayılır. Jelimi şortuma tıkmıştım kilometre hesabı yapıp jelimi alıcam. Bu arada su bulduğum yerde hem içiyor hem kafamdan aşağı döküyorum. Ayakkabılarım ağırlaştı biraz hortumla sulanmaktan. en son Meriç Köprüsü'e girerken at arabacıları vardı oynamadan gelene su yok diye bağırıyorlar, biz göbek atıp koşarak hortuma dalip yıkanıyoruz. Kahkahalar eşiğinde. Arkada kayananmın adını kuyruklu yılan koydum çalıyor.
Yanıma Ataşehir Atletizm'den bir amca geldi çok şeker. Beraber koşuyoruz. Bana döndü, mutlu musun kızım dedi keyif alıyor musun. Bir an bile duraklamadan dedim ki amca; eğer keyif almasam bir adım daha atmam çok mutluyum. Hakikaten mutluydum. Çok eziyet çekiyordum evet sıcak, hafif ateş, susuzluk daha 8 k olması ama mutluydum. Çok büyük bir şey başarıyordum. Bana elindeki kramp önleyici solüsyonu uzattı teşekkürler bende de jel var dedim. Birbirimize ikramlarda bulunduk. İşşşşşşte buydu dostluk işte buydu her şeyin amacı.
Yunanlıları geçtik o esnada bravo diye bağırdılar Yassu! Orea! Yassu! dedim onlar birbirimizi alkışladık.
Tunca nehrini geçtik şimdi. ben Akutçu amca, GPS'li Yunus, Adanalı çocuk (annesi aradı anne koşuyorum sonra konuşalımmm) hep beraber birbirini hiç tanımayan alakasız bir sürü insan aynı kalple koşuyoruz çok acayip bir duygu.
Kudurduk biz de haka saldırıyoruz hadi alkışlayın hadi destekleyin bizi. hadi coşun çünkü bize şu an tek gereken bu. GAZ!
Tunca köprüsünden sola saptık. Araba tamirhanesinde bir adam elinde 1 litrelik su bir bardak bizlere su dağıtıyor. Sen harika bir insansın diye bağırdık ona. Sen muhteşemsin. Alkışladı bizi. Sanayiden ince bir köprüye girdik check point var sonunda oraya varılacak. Son 4 yaşlı bir amca var hadi amca hadi yürüme ben seni yürütmem 17 koştun 4'ü sana yürütmem dedim. Kızım bittim dedi hayır dedim hayır gerekirse çekicem seni yürü geliyorsun. O da katıldı bizim öbeğimize.
Köprü de arkada kaldı şimdi Çarşı'ya girdik. Artık Selimye Cami'ni görüyoruz. Karşımızda ama sanki uzaklaşıyor biz ona gittikçe. Aşk gibi. Sen sevgiline yaklaşmaya çalıştıkça o uzaklaşır sen daha da bi yanarsın ya. Yaşadığım o! Cami ile aşk yaşıyorum büyük platoniğim. Başladı herkes son 500 demeye alakası yok daha 2 küsur var. Bağcıklarımız açılıyor, ayaklarımız ağırlaşıyor güneş kafatasımızı delip içeri griyor. Önemli değil. O finish geçilecek. Durma çökme yürüme yürürsen kaybedersin. Geç o çizgiyi sonuncu da olsan geç o çizgiyi önemli değil geçersen kazanırsın.
Işıkları gördük gelmek üzereyiz. Yanımda GPS Yunus var, şu anda birimizden biri olmasa ikimiz de biteriz birbirimizi 5 kilometredir tanıyoruz. Rampa dedi hayır dedim o rampa değil bir dahaki. Son dönemeçte 3 şişe su aldık birer içmek için diğeri benim kafamdan aşağı dökmek için. Rampada omuzlarım çökmüş dik dur diye bağırdı bana. Dik durdum. Son kilometredeyiz. Bitti artık sevinçliyiz. Sprint atacaksan at sen dedim 5 kilometredir yanımda olan yoldaşıma, hayır dedi adım atamıyorum ne sprinti. Finish göründü son 60 metre. O son 60 metre var ya geçmedi geçsin istemedim. O anda sıkışıp kalıp koşmak istedim. O zaferin tadı geçmesin istedim O 60 metrede kalmak istedim.
Sonra o 60 metre bitti. Finishi geçtim. O gün o kadar çok finish geçtim ki bu son finish içimde kocaman bir havai fişek gibi patladı. Çok ışıklı, çok sesli çok dalgalı çok coşkulu.
Her şey bitti. Büyük sınav bitti. beni şarj ete gene koy starta gene koşayım. Böyle muhteşem deneyimler az yaşanır hayatta çok şanslıyım. bedenim mutlu, ruhum mutlu, "mind"ım mutlu. Duygular bildiğin şelale. Su almaya gittim finishi geçtikten sonra 5 dakika içinde 1.5 litreye yakın su içtim hala su peşindeyim. 17 de çekiştirdiğim amca orda. Kızım dedi, Allah senden razı olsun sen olmasan koşamazdım. amca ne yaptın. bedensel sınırlar göğüs geridim ben sıcağa susuzluğa motivasyonum bile düştü bir ara da çıkarttım gene ama sen ne yaptın Dizlerimin üzerine çöküp ağlamak istedim o an mutluluktan. Sadece kendime değildi işte hayrım benim bak bir başka insan da mutlu oldu ben yaptım.
İnsanlara dokunmaktan hoşlanmayan ben tanımdığım insanlarla aynı şişeden su paylaştım. Bizi tanımayan tanımayacak insanların bir yudum su içemedik ellerinden diye üzüldüklerini görüp tüm zorluğu unutup onları teselli ettik, daldan kopardığımız şortumuzda belimizde taşıdığımız yiyecekleri paylaştık, birbirimizin kollarından çektik, birbirimize bağırdık, çağırdık, ama koşturduk, bahçe hortumu ile sulandık.
Hayatımın en zor deneyimlerinden ama en güzel başarılarından biriydi. Benimle olan yanımda olan benimle paylaşan herkes hayatımda sonsuza dek kalacak olacak. Bu adımı benimle atan coşkumu heyecanımı paylaşan herkesi daha daha daha da çok seviyorum artık.
14 Haziran 2015 günü dostluk için koştuk. Nerden geldiğimiz kim olduğumuz ne olduğumuz cinsiyetimiz önemli değildi. Bunların hiç biri yoktu. Hepimiz çok sevdiğimiz bir şeyi yapıyorduk koşuyorduk, sadece koşuyorduk. Şartlar çok zordu ve birbirimizi ayakta tutuyorduk tanımadan. Önemli değildi tanımak. Hem de hiç. Hepimiz oradaydık ve BERABERCE koşuyorduk. İşte o üzden 1. de sonuncu da kazandı. hepimiz kazandık. Özellikle Akutçu beyler harikasınız sınır kapısında eğlence ve motivasyonunuz, 13 sonrası verdiğiniz destek hairkaydı haaarikayydı.
İlk yarı maratonumuz tüm sevgiye dostluğa hayrılı olsun!!!!
Sevgiyle
Komik diil belki bugün post ama çok duygusal :) dayanaırsan oku bence çünkü içimde ne var ne yok döküyorum.
3 kız atladık arabaya İstanbul'dan Edirne'ye gittik. Yol zorlu oldu karşımıza (daha çok benim) bazı tatsız şeyler çıktı ama yendim. Bu finishi ilk geçtiğim anmış aslında :) Çünkü ben o yarışta bir tek finish geçmedim bir çok finish geçtim. Benim sınırım bedenen ruhen ve "mind"en artık çok daha geniş çok daha büyük :)
10:00'da başlayacak olan yarış başladı mı 10:30'da anam da anam yandım tabi yandım 2 saatten hesapla bitiş en erken 12:30 sıcak! 34 derece hava. İlk 10 kilometre taktım miniş ipodumu kulağıma pıt pıt pıt koşuyorum sonra sen Apollon bir parlamaya başla yukarıdan bize (tanımayanlar işin kendisi Güneş Tengrisi) resmen sen güneş ışınlarını kırbaç yapmış bize vuruyor da vuruyor. Çok S&M bir koşu olacağını 5. kilometreyi geçince anladım.
Halk muhteşem diye düşünüyorum gene ilk 10 içerisinde herkes bizi alkışlıyor destek veriyor insnanın Nike gibi uçası geliyor Hermes gibi ayaklarında kanatlar çıkıyor. Zeus ey yüce Zeus ben sana geliyorum. Her yerde su var sünger var. 36. dakikada ben 5-10 arası bir yerdeyken elitler dönüşe bile geçmişti.
Sonra Akutçu amcalar ile tanıştık ilk :) Çok şekerler çok tatlılar çok kıymetliler. Adım Adım üzerinden konuşmaya başladık, motivasyonumun çoğunu onlar verdi. Tam o esnada Yunan sınırına geldik!
Yassass!!! Kalimera Palikarya! O anda (kesin bana öyle geldi yoksa sanırım yok aslında öyle bir şey de) hava değişti su değişti yol değişti Hellas diye bağırarak girdim Pazarkapı sınır kapısından. Bir sevinç bir mutluluk. ben Nike ben Hermes. Sonra dönüşe geçtik :) Evde koşuyorum ve geri dönüp eve geri dönüyorum. İki ev ikisi de benim ben her yere aidim. Bir yaprak kopartıp şortuma tıkıştırdım bugünün anısına....
Dönüş de bize geçmiş olabilir, zira o andan sonra ne neye kim kime geçti bilmiyorum pek. Saat öğlen olmuş Apollon tepede tahtında oturuyor. Ama bugün pek hiddetli. Vuruyor kırbacı sonra diyor ki bebeğim nasıl hoşuna gitti mi? Gıkın çıkmıyor tabi şaaak gene. Hayır hayır ışığa doğru gitmiicemmm. Bir yerde dayanamadım artık çıkarttım üstümdeki askılıyı. Şu an "amele yanığında" çığır açıyorum hala sırtımda çapraz izler duruyor.
Suu suuuuu... Su yok NEEEYYY! Ana sponsorlardan biri su firması ve su mu bitti rabbim sana gelicem müsait misin ışığın ordaydın di mi? O esnalarda düşünüyorum hava 34 derece ben zaten yarı ayılıp bayılıp bir haldeyim enerji paketleri sabit yol uzun Ambulans mı çağırsam çünkü asla ama asla yürümeyeceğim. Hayır koş, jog temposuna düşsen de durma. Sonra zaten mucizeler başladı.
Bir teyze, elinde bir şişe su. Önümdeki 2 metre çocuk kaptı kadının elinden suyu. Kadın halimi gördü üzüldü yüzünü gördüm. Ne kadar perişan olursam olayım dayanamadım o haline üzülme teyze dedim kısmetim değilmiş, ileride bana da gelir bir yerden su üzülme sen. Kızıııımmm!!!!! dedi bana. Gerisini duyamadım koşmaya devam. O uzun çocuk suyun yarısını içti, geri dönüp bana verdi şişeyi. Tabi o anda sorgulamıyorsun ağız hijyeni nasıl dişini fırçaladı mı bulaşıcı hastalığı var mı? Teşekkür ettim aldım bir yudum geri vermek istedim almadı kalsın sende dedi. Devam ettik.
Tam beynim eriyor sandığım anda ne göreyim bir muhteşem insan elinde bahçe hortumu bizi suluyor. Üstümde telefon yok, ipod polar ve kulaklıklar. Polar ve yaverleri zaten suya dayanıklı, ipod ve kulaklıklar da o anda canımdan değerli değil daldım hortumun altına. Cennetteyim! Ufacık şeyler mutlu eder beni. Ama bu beni öyle bir mutlu etti ki 7 yıldızlı otel havuzlarında kendimi yüzdürürken böyle mesut değildim. Ben kalp bahçe hortumu.
Bir tek şu koydu; biz koşarken bir aile oturmuş karpuz yiyor. yemin ediyorum kafamı karpuzun içine daldırasım geldi öyle canım çekti. Afiyet olsun size diye bağırdım gel kızım beraber olsun dediler el sallayıp geçtim yanlarından.
Lozan Anıtı'nın oraya geldik yavaş yavaş. O bana su veren adam gene yanımda avucunu uzattı bana al dedi elinde miniş miniş kırmızı bir şeyler var. Bu ne dedim vişne dedi. Ne yapiim dedim (soruya gel) al ye dedi. Sen beni çok besledin ama çok teşekkür ederim dedim :) vişneleri yiyerek devam ettim.
Sonra Akutçu amca gene geldi, 13'ü geçtik kaldı 8. Artık kukalıkları çıkarttım. Halk hortumla bizi sulamaya devam ediyor. Hayat o kadar bahçe hortumu aşkı dolu ki benim için.
Karaağaç yoluna geri girdik ağaçlar burayı güzel gölgeliyor. Mutluyum sayılır. Jelimi şortuma tıkmıştım kilometre hesabı yapıp jelimi alıcam. Bu arada su bulduğum yerde hem içiyor hem kafamdan aşağı döküyorum. Ayakkabılarım ağırlaştı biraz hortumla sulanmaktan. en son Meriç Köprüsü'e girerken at arabacıları vardı oynamadan gelene su yok diye bağırıyorlar, biz göbek atıp koşarak hortuma dalip yıkanıyoruz. Kahkahalar eşiğinde. Arkada kayananmın adını kuyruklu yılan koydum çalıyor.
Yanıma Ataşehir Atletizm'den bir amca geldi çok şeker. Beraber koşuyoruz. Bana döndü, mutlu musun kızım dedi keyif alıyor musun. Bir an bile duraklamadan dedim ki amca; eğer keyif almasam bir adım daha atmam çok mutluyum. Hakikaten mutluydum. Çok eziyet çekiyordum evet sıcak, hafif ateş, susuzluk daha 8 k olması ama mutluydum. Çok büyük bir şey başarıyordum. Bana elindeki kramp önleyici solüsyonu uzattı teşekkürler bende de jel var dedim. Birbirimize ikramlarda bulunduk. İşşşşşşte buydu dostluk işte buydu her şeyin amacı.
Yunanlıları geçtik o esnada bravo diye bağırdılar Yassu! Orea! Yassu! dedim onlar birbirimizi alkışladık.
Tunca nehrini geçtik şimdi. ben Akutçu amca, GPS'li Yunus, Adanalı çocuk (annesi aradı anne koşuyorum sonra konuşalımmm) hep beraber birbirini hiç tanımayan alakasız bir sürü insan aynı kalple koşuyoruz çok acayip bir duygu.
Kudurduk biz de haka saldırıyoruz hadi alkışlayın hadi destekleyin bizi. hadi coşun çünkü bize şu an tek gereken bu. GAZ!
Tunca köprüsünden sola saptık. Araba tamirhanesinde bir adam elinde 1 litrelik su bir bardak bizlere su dağıtıyor. Sen harika bir insansın diye bağırdık ona. Sen muhteşemsin. Alkışladı bizi. Sanayiden ince bir köprüye girdik check point var sonunda oraya varılacak. Son 4 yaşlı bir amca var hadi amca hadi yürüme ben seni yürütmem 17 koştun 4'ü sana yürütmem dedim. Kızım bittim dedi hayır dedim hayır gerekirse çekicem seni yürü geliyorsun. O da katıldı bizim öbeğimize.
Köprü de arkada kaldı şimdi Çarşı'ya girdik. Artık Selimye Cami'ni görüyoruz. Karşımızda ama sanki uzaklaşıyor biz ona gittikçe. Aşk gibi. Sen sevgiline yaklaşmaya çalıştıkça o uzaklaşır sen daha da bi yanarsın ya. Yaşadığım o! Cami ile aşk yaşıyorum büyük platoniğim. Başladı herkes son 500 demeye alakası yok daha 2 küsur var. Bağcıklarımız açılıyor, ayaklarımız ağırlaşıyor güneş kafatasımızı delip içeri griyor. Önemli değil. O finish geçilecek. Durma çökme yürüme yürürsen kaybedersin. Geç o çizgiyi sonuncu da olsan geç o çizgiyi önemli değil geçersen kazanırsın.
Işıkları gördük gelmek üzereyiz. Yanımda GPS Yunus var, şu anda birimizden biri olmasa ikimiz de biteriz birbirimizi 5 kilometredir tanıyoruz. Rampa dedi hayır dedim o rampa değil bir dahaki. Son dönemeçte 3 şişe su aldık birer içmek için diğeri benim kafamdan aşağı dökmek için. Rampada omuzlarım çökmüş dik dur diye bağırdı bana. Dik durdum. Son kilometredeyiz. Bitti artık sevinçliyiz. Sprint atacaksan at sen dedim 5 kilometredir yanımda olan yoldaşıma, hayır dedi adım atamıyorum ne sprinti. Finish göründü son 60 metre. O son 60 metre var ya geçmedi geçsin istemedim. O anda sıkışıp kalıp koşmak istedim. O zaferin tadı geçmesin istedim O 60 metrede kalmak istedim.
Sonra o 60 metre bitti. Finishi geçtim. O gün o kadar çok finish geçtim ki bu son finish içimde kocaman bir havai fişek gibi patladı. Çok ışıklı, çok sesli çok dalgalı çok coşkulu.
Her şey bitti. Büyük sınav bitti. beni şarj ete gene koy starta gene koşayım. Böyle muhteşem deneyimler az yaşanır hayatta çok şanslıyım. bedenim mutlu, ruhum mutlu, "mind"ım mutlu. Duygular bildiğin şelale. Su almaya gittim finishi geçtikten sonra 5 dakika içinde 1.5 litreye yakın su içtim hala su peşindeyim. 17 de çekiştirdiğim amca orda. Kızım dedi, Allah senden razı olsun sen olmasan koşamazdım. amca ne yaptın. bedensel sınırlar göğüs geridim ben sıcağa susuzluğa motivasyonum bile düştü bir ara da çıkarttım gene ama sen ne yaptın Dizlerimin üzerine çöküp ağlamak istedim o an mutluluktan. Sadece kendime değildi işte hayrım benim bak bir başka insan da mutlu oldu ben yaptım.
İnsanlara dokunmaktan hoşlanmayan ben tanımdığım insanlarla aynı şişeden su paylaştım. Bizi tanımayan tanımayacak insanların bir yudum su içemedik ellerinden diye üzüldüklerini görüp tüm zorluğu unutup onları teselli ettik, daldan kopardığımız şortumuzda belimizde taşıdığımız yiyecekleri paylaştık, birbirimizin kollarından çektik, birbirimize bağırdık, çağırdık, ama koşturduk, bahçe hortumu ile sulandık.
Hayatımın en zor deneyimlerinden ama en güzel başarılarından biriydi. Benimle olan yanımda olan benimle paylaşan herkes hayatımda sonsuza dek kalacak olacak. Bu adımı benimle atan coşkumu heyecanımı paylaşan herkesi daha daha daha da çok seviyorum artık.
14 Haziran 2015 günü dostluk için koştuk. Nerden geldiğimiz kim olduğumuz ne olduğumuz cinsiyetimiz önemli değildi. Bunların hiç biri yoktu. Hepimiz çok sevdiğimiz bir şeyi yapıyorduk koşuyorduk, sadece koşuyorduk. Şartlar çok zordu ve birbirimizi ayakta tutuyorduk tanımadan. Önemli değildi tanımak. Hem de hiç. Hepimiz oradaydık ve BERABERCE koşuyorduk. İşte o üzden 1. de sonuncu da kazandı. hepimiz kazandık. Özellikle Akutçu beyler harikasınız sınır kapısında eğlence ve motivasyonunuz, 13 sonrası verdiğiniz destek hairkaydı haaarikayydı.
İlk yarı maratonumuz tüm sevgiye dostluğa hayrılı olsun!!!!
Sevgiyle
Bulaşıcı Hastalığı Olmayan, Ağız-Diş Sağlığı Yerinde, 3/4 Şişe (Yarımdan Fazlaydı) Suyu Veren Uzun Çocuk: Ilk 21k koşu tempon hiç de fena değildi.
YanıtlaSilSelamlar,
Özcan
Bu arada yazı da çok güzel. Emeklerine sağlık.
YanıtlaSilHaha harikasın sen çok teşekkür ederim :) sen olmasan oralarda bir yerlerde kalmış olabilirdim :)
YanıtlaSilBerrin hanım yazdıklarınızı okudum.
YanıtlaSilCevap vermek için biraz geç oldu ama olsun.
Yazdıklarınızı satır satır defalarca okudum. Bir yarış ancak bu kadar güzel bir şekilde anlatılabilir.
Ben Haluk KAYA Maratonu organize eden şahıs. Dernek Başkanı
Bu Maratonu düşünen , yapılması için gece gündüz çalışarak bu günlere getirdim. 2016 yılında görevim gereği Edirne'de olamadım ve yarış yapılmadı.
2017 yılında da yine bin bir zorluklara rağmen yapmaya çalıştık.
İnanın hiç kimsenin sizin kadar bu işe severek yaptığını da düşünmüyorum. En güzel şey severek yapılandır.
2017 yılı maraton sonrası dernekten ayrıldım. Ama maratonun patentini kendi adıma tescillettim. 2018 yılı için 21 Temmuz2018 tarihinde yapacaktık. Ancak Üniversite sınavları ve genel seçimler derken tarihi ertelemek zorunda kaldık.
21 Ekim 2018 tarihinde yapılacaktır.
29 Nisan 2018 tarihinde eski dernek bir yarış organize etmeye çalıştı ama başarışlı bir organizasyon olamadı. Yunanistan Sınırına girilmedi. Sporcular kandırıldı. Bir çok insan koşmadan geri döndü. Şimdi biz Yunanistan yetkilileriyle görüşmelerimiz sonrası Yunanistan sınırını tekrar açtırıyoruz.
Yarışın özelliği Sınırsız Dostluk Yarı maratonu eger sınır aşılmazsa dostluktan söz etmenin bir mantığı olamaz.
Balkan Ülkeleri Dostluk Derneği adı altında yeni bir dernek çatısı altında bu faaliyeti yapmaya çalışıyoruz.
İnanın sizin gibi gönüllü ve bu işi severek yapan insanlar sayesinde yeni bir şekil ve boyut kazanmaktadır.
21 Ekim 2018 tarihinde Edirne'ye gelirseniz bizi mutlu edersiniz. Yönetim olarak mutlaka sizinle tanışmaktan da mutlu oluruz.
Sevgilerimle
Hoşçakalın
Haluk KAYA
Balkan Ülkeleri Dostluk Derneği
GSM:0546 421 22 09