Halihazırda deliyim nasıl olsa, istediğimi söylerim, ayrıca ne yapsam da yeri :) bir de şirinim yaa kıyamıyosunuz bana :) Bugün beni koşubandında çileden çıkartanları söylemek istiyorum....
Ben İstanbul'da yaşıyorum. Trafiğin bol, sapığın kıronun gırla, suçun yüksek olduğu metropol! Dünya şehri! Kimse kusura bakmasın yemişim böyle dünya şehrini. Öğrenciliğim Almanya'da geçti, gece 11'de ayakkabılarımı polarımı giyer karşıdaki ormana gider koşardım ben! Bir kere de bir Alllah'ın kulunun bana bir tek söz ettiğini hatırlamam ki orda bi deli ben olmazdım başka bir sürü insan olurdu. Hatta ata binen olurdu vay arakadaş ne manyak insanlar var yaw....
Bence şehirlerin gelişmişliği medeniyet seviyesi sokaklarında koşan insanlarıyla doğru orantılı. Bakınız Kopenhag, sanırım orada zorunlu herkes koşuyor. Ego yok bir şey yok zaten giyiyorlar ayakkabılarını pat pat pat. Amsterdam, Berlin, Rotterdam, Hannover, Hamburg, Malmö, Jönköping, Göteborg bunlar ilk aklıma gelenler. Mesela Vilnius'ta görmedim ben koşan birini... Tamam genelede Kuzey Avrupa oldu ama derdimi anlatabildim sanırım. Ha bir de yan-ders var çıkartılacak, bu memleketler buzzz gibi soğuk iğrenç sisli puslu yağışlı çamurlu yerler, yani neymiş, kafasına koyana soğuk çamur yağmur işlemezmiş, Nuh Tufanı kopsa gene takar patileri ayağa, iPod shuffle kulağa pat pat pat koşmaya...
Medeniyet dedik İstanbul'a bakalım. Şehir içinde zaten insanın deli olması gerek koşmak için, yani benim gibi diil bildiğin deli. Sıkıyosa koşsana Nişantaşı'nda. Bir kere hava ağır, pis rezil bööğğkk kirli. Sonra zaten kaldırımlar tıklı tıkış sardalye konservesi, tiki concon ablalara terli terli çarptığını düşünsene. Linç edilirsin. NET! Şimdi bilmediğim semtler hakkında konuşmayacağım. Bir Bağcılar, bir Gülsuyu, bir Ümraniye hayatımda görmediğim yerler açıkçası ha parkları falan vardır bilemem oralarda da ne kadar koşulur onu bilemem. Medeniyet level'ım benim sahil. Sahilde koşan hep olur. Anımdır geçen sene Kuruçeşme Parkında'yım nasıl karbonmonoksidden zehirlenmedim bilmiyorum. Çünkü Mangalcılar heryerde. Yasak kareşim yasak diyosun sırıtıyo. Ben de zabıtayı aradım toplattım bana ne ben de vergi veriyorum. Evet naletim. Evet arızayım ve evet koşmak istiyorum. Bir de balıkçılar var bayılyorum. Nabzım ama benim nabzımmm duramam her seferinde sen yemeyeceğin balıkları öldürmek için olta atacaksın diye. Hem balık tutmak da yasak hem onlar sarıkanat falan tutup lüferin kökünü kazıyorlar hem de tehlikeli arkadaşım milletin gözü falan çıkıyo onlar olta atarken. 31 Mart'ta oyum bunları yasaklayacak adaya ciddiyim....
Elde ne kadlı? Belgrad ormanı... Güzel. Zaten 3-5 kişiyiz koşan (bi kaç yüz yani) hepimiz her pazar ordayız. O da muhteşem ben zaten vergi veriyorum neden daha hala girişte 11 TL veriyorum nedeeeennnn? Bir de Aydos tarafında varmış parkurlar ama bak bilmediğim yeri yazmiim şimdi.
Bir de Koşubandı. Özellikle haftabaşı club'e gittiğimde koşubandı bulma sorunu yaşıyorum çünkü;
Ben İstanbul'da yaşıyorum. Trafiğin bol, sapığın kıronun gırla, suçun yüksek olduğu metropol! Dünya şehri! Kimse kusura bakmasın yemişim böyle dünya şehrini. Öğrenciliğim Almanya'da geçti, gece 11'de ayakkabılarımı polarımı giyer karşıdaki ormana gider koşardım ben! Bir kere de bir Alllah'ın kulunun bana bir tek söz ettiğini hatırlamam ki orda bi deli ben olmazdım başka bir sürü insan olurdu. Hatta ata binen olurdu vay arakadaş ne manyak insanlar var yaw....
Bence şehirlerin gelişmişliği medeniyet seviyesi sokaklarında koşan insanlarıyla doğru orantılı. Bakınız Kopenhag, sanırım orada zorunlu herkes koşuyor. Ego yok bir şey yok zaten giyiyorlar ayakkabılarını pat pat pat. Amsterdam, Berlin, Rotterdam, Hannover, Hamburg, Malmö, Jönköping, Göteborg bunlar ilk aklıma gelenler. Mesela Vilnius'ta görmedim ben koşan birini... Tamam genelede Kuzey Avrupa oldu ama derdimi anlatabildim sanırım. Ha bir de yan-ders var çıkartılacak, bu memleketler buzzz gibi soğuk iğrenç sisli puslu yağışlı çamurlu yerler, yani neymiş, kafasına koyana soğuk çamur yağmur işlemezmiş, Nuh Tufanı kopsa gene takar patileri ayağa, iPod shuffle kulağa pat pat pat koşmaya...
Medeniyet dedik İstanbul'a bakalım. Şehir içinde zaten insanın deli olması gerek koşmak için, yani benim gibi diil bildiğin deli. Sıkıyosa koşsana Nişantaşı'nda. Bir kere hava ağır, pis rezil bööğğkk kirli. Sonra zaten kaldırımlar tıklı tıkış sardalye konservesi, tiki concon ablalara terli terli çarptığını düşünsene. Linç edilirsin. NET! Şimdi bilmediğim semtler hakkında konuşmayacağım. Bir Bağcılar, bir Gülsuyu, bir Ümraniye hayatımda görmediğim yerler açıkçası ha parkları falan vardır bilemem oralarda da ne kadar koşulur onu bilemem. Medeniyet level'ım benim sahil. Sahilde koşan hep olur. Anımdır geçen sene Kuruçeşme Parkında'yım nasıl karbonmonoksidden zehirlenmedim bilmiyorum. Çünkü Mangalcılar heryerde. Yasak kareşim yasak diyosun sırıtıyo. Ben de zabıtayı aradım toplattım bana ne ben de vergi veriyorum. Evet naletim. Evet arızayım ve evet koşmak istiyorum. Bir de balıkçılar var bayılyorum. Nabzım ama benim nabzımmm duramam her seferinde sen yemeyeceğin balıkları öldürmek için olta atacaksın diye. Hem balık tutmak da yasak hem onlar sarıkanat falan tutup lüferin kökünü kazıyorlar hem de tehlikeli arkadaşım milletin gözü falan çıkıyo onlar olta atarken. 31 Mart'ta oyum bunları yasaklayacak adaya ciddiyim....
Elde ne kadlı? Belgrad ormanı... Güzel. Zaten 3-5 kişiyiz koşan (bi kaç yüz yani) hepimiz her pazar ordayız. O da muhteşem ben zaten vergi veriyorum neden daha hala girişte 11 TL veriyorum nedeeeennnn? Bir de Aydos tarafında varmış parkurlar ama bak bilmediğim yeri yazmiim şimdi.
Bir de Koşubandı. Özellikle haftabaşı club'e gittiğimde koşubandı bulma sorunu yaşıyorum çünkü;
bazen de böyle hissediyorum |
Bazen böyle hissediyorum ama vazgeçmek yok :) |
- Sevgili bacım, elde kitap okuyarak iPad mıncıklanarak koşubandı kullanılmaz ya birini yap ya diğerini
- Boynunuzu eğiyosunuz ya, ya postürünüz yamuluyor. Daha sonra daha ciddi sorunlar yaşarsınız benden söylemesi. Ayaklarına da bakma başın döner :) Ayrıca boynu eğdin nefes yolunu kapadın oksijen alımın azaldı nooldu? Olmaz, uzun dur postür önemli dik dur çocuuuuum
- Dizi seyreden insanlar kafada başka şey varsa ne işin var orda. Ben dizinin reklam arasında koşunbandından çıkıp koşa koşa saunaya gireni gördüm. Ne anladım o idmandan ben! (kızın poposu ve selülitleri de arkadan gitti zaten gözümle gördüm onlar da bir şey anlamamış)
- 4 km hızla 40 dakika yürsen ne ooluuur yürümesen ne olur. (yürümesen daha iyi olur benim gibi normal idman yapacaklar var yer işgal etme)
- Ortaya karışık: Hep aynı şeyi yap yap gelişemezsin, bi gün uzun yavaş koş, bi gün kısa hızlı, interval yap, eğim koy ne biliim değiştir işte aynı şeyi yapa yapa ilerleyemezsin ki...
- Isınmadan koşma!!! Esnemeden bitirme!!!! Bu maddeyi tartışmıyoruz.
- Eller devamlı HR montörde koşulmaz, benim tavsiyem bir sensör bir chestband bir akıllı telefon veya saat. Böylece kaydını kıydunu tutarsın hayat güllük gülistanlık olur.
- Çok dik yapmıyoruz, herkesin limiti var ve bazen bir gün bir diğerine bile uymuyo kime neyin havasını yapıcan kes şunu
- Hızla atmalıyoruz banttan. Yandaki düşünce önce iyi misin diye sorup sonra gülüyoruz (ben bu sırayı hep karıştırıyourmmmm)
- Yan yana bantlarda koşuyor olmamız ille de akraba gibi konuşucaz anlamına gelmiyor. Hatta sen benim rakibimsin yarışıyorum seninle bilmem farkettin mi (ortalama hız ve mesafe olarak)
- Outdoor koşunun yerini tutmaz ama treadmill de candır benim gibi şehirde yaşıyorsan....
Al bu da koşubandı |
Sevgiyle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder