Sayfalar

30 Haziran 2015 Salı

It hurts but I kick ass

Ben var ya ben kesin bipolar falanım. Bir insan bir yandan bu kadar zen bu kadar meditatif bu kadar "serenity" düşkünü olurken diper tarafta en ufak bir yarışmada (tabi ki iyi olduğum konularda diğerlerini izlemem bile peeeh) nasıl içinden canavar çıkartır da bu kadar mücadeleci olur da nasıl bu kadar en iyisi benim uleeyyn biz kazanıcaaazzz başka yolu mu var dünyaları durdururum heeyyt bir insan olabilir.
ya elimde dövüş yarası var hala var bu çok güzel (yazar burda deliriyor)

Yemin ediyorum o salon kadını o tek eliyle bakanlara başkanlara 5 mail yazan iş kadıni o mülayim sevgili o dert dinleyen ağlayacak omuz o Finding Nemo'da ağlayan kız yok oluyor kim gelse tanımam bir yaratık çıkıyor.

Okuldaki gibi iki takıma ayırdı bizi, allah takım dedi ya benim antenler dikildi. Partner demedi takım dedi yarış var. (Sen çocuğu el kadarken basketbol sahalarına atarsan sevgili anacım, sen minicik kızanını kendin büyük raketle tenis kortlarında hoca eline verirsen, sen ben daha boyum 1 metre yokken kayak hocasının eline teslim edip dağlara salarsan bu kız da savaşçı yetişir, bu kız o zaman işte ben kazanıcam ya der hem takımda hem bireyselde kıralını tanımaz- tenis dışında hepsinde de iyiyim şükür rabiiiiiiiiiimmmm tenis sevmiyorum başıma bi şey gelmeyecekse. Freudien travma o sevmedim ya anlatırım) Ben oldum Türksell salyangozu gibi. İki erkek var önce bireysel onlar birbirleriyle biz kızlar. Yapacağımız da çok matah koş 10 push up yap geri koş. Hayır eğlen işte neden azıtıyorsun ki? Olmaz! Ben 10 push up ı bitirmiş geri koşarken zavallı rakibem daha 3. push upta falandı. Hayır neden ben dellendim. Sonra iki erkeğe karşı el arabası oynadık. bak oyandık diyorum fighter dersi ve ben oyandık diyorum. Bunlar bizi geçince ben kızdım tabi. Eksik kromozoma karşı nasıl kaybederim diye (bunların biri Y ya kromozomlarından kırık X işte eksik) e haliyle arıza büyümesin diye bizi erkeklerle karıştırdılar. Tut ayaklarından o ellerinde öbür köşeye koşsun 10 push up sonra değiş gel 10 push up da burda. Hayır aya adam yollamıyorsun Everest'e tırmanmıyorsun. Tabi ki ben kazandım. Enis'in bana söylediği geri dönerken ayaklarını bir attın ben korktum dedi çocuk ya. Ben teprtim tabi katır gibi çocuk da kibar çocuk bi şey demiyor bana head stand yapar gibi iki elimin üzerinde dikilip bacaklarımı attım ki hemen yakalasın. Olmamış meğerse. Bir de şu anı hatırlıyorum, ben örümcek gibi elimin üstnde bacaklar havada korku filmi şeysi gibi debelenirken bi ara geriye baktım rakipler daha ilk partnerin push up'ında Erol Taş gibi güldüm ya! Rezillik!

Sonra pair olduk bana çok minnoş bir Elip düştü. Kızcağızın sakat bacağına rağmen ona deli tekmeler attırdım, dövdüğümüz torbanın adını söyledim (tiksindiğim bi yaratık var da adını torbaya verdim deli gibi dövüyoruz) Elip de minnoş tabi vay yavşak kadın senin düşmanın benim düşmanım dedi. O çakma namasteci blender gurmesi karşıma çıkarsa kriminal olay olur netim. Hayır çetem de var artık :p Ama artık hem Elip hem ben yüksek motivasyonlu street fighter havalarındayız ki bence bu çok eğlenceli bi şey ya neden daha önce yapmadım bunu ben!!!


Velhasıl kelam ben sanırım dövüş sporlarına çok aşığım bu aralar. Bu flört bana bir sürü şey düşündürüyor. Var benim de aklımda bir iki şey bakalım kısmet tabi bu işler :) Keza yurdun dört bir yanında buluna kişilere bile aşağıdaki resmi paylaştım. Burada yazarın eli o "torba"yı (ya hakkikaten kadının gerçeği de torbaya benziyor ha bi de o göz altları eroinman gibi simsiyah iiyyhhh - iki torba da orda lwehflıwfjlwıjfw) döverken oldu. Çok mutluyum.

IT HURTS BUT I KICK ASS!!!


Namaste (diicem de olmayacak şimdi)


23 Haziran 2015 Salı

Fight Club'da bir Deli

18:30 Pazartesi akşamları Tuzla'dan Levent'e varmak ne kadar muhteşem bir şey! Berbat bir haftasonu geçirmiştim ben. Cenaze, kavga, drama, gözyaşı, sinir harbi falan iyyhhh hatırlamak bile istemiyorum. en sevdiğim bi şeftaliden oluyordum az daha (uzun hikaye). Hatta bana dendi ki, gel senle kick box yapalım beni döv de rahatla benim sana zaten elim kalkmaz (acayip şekilde haklı olan taraf benim valla öyleyim). İçimde böyle bir şeyleri yumtuklamak tekmelemek var. Ama yapamıyorum ben anca koşuyorum yoga yapıp ağırlık kaldırıyorum.

Ama yakaladım. Dövüş Kulubü'ne girdim. Galina beni de dövdüüüür diye 1 dakika geç de olsa daldım stüdyoya. Aha dedi oradaki insanlar. Concon kız geldi. (Pembe tank, gri benekli tayt ve biri diğerinden farklı airmaxlerim ve uzun açık saçlarımla tam bir tikicanım o esnada kimse içimdeki Tazmanya Canavarı'nı bilmiyor). Zıp zıp zıplayarak başladık ısınmaya. Ben hala yumruk derdindeyim. kafamda bi uyuz var onu dövücem (şeftali diil).

Isınma esnasında kim takla atar tabi ki ben! 4 üst üste takladan sonra kimin kafası bi milyar olur e pardon, benim! Kim sağ omzunun üzerine düşer de omzu hala ağrır e tabi benim! Zedeledim herhalde buzlayıp voltarenliicem napiim

Bizi ikişerliden koydu Galina "Torba"ların başına. Biri tekme ile deviriyor öbürü squat yapıp yerden fırlatacak. İyi. Ben bi tekmeleri göreyim diye squat teamdeyim. Squat bizim işimiz, üzerim etescilliycem hareketi. Karşımdaki kızcağız indiremiyor torbayı Bas bacım bas. Bu daha dinlenmeden kaldırıp dikiyorum hadi diyorum hadiiiii.

Sıra bende, ben torbaya isim koydum. Iyyhhh. Sen misin o? Yapıştırıyorum tekmeyi BAM, yerde. Almanya'da geçirdiğim öğrencilik yıllarımda aldığım Tai Bo derslerinin hayrını feci şekilde görüyorum. Karşımda resmen o var. Bam karnına karnına karnına indiriyorum. İçimden Bruce Lee çıktı Van Damme çıktı. Tekmeleri side kickleri push kickleri yumrukları gömdükçe gömüyorum.
Karşımda o yavşak afedersin. torba niyetinei, partnerim kızcağızı da alıştırdım. Ciyak ciyak bağırıyoruz. Arada bir kaltak çıkıyor ikimizden de. Olsun Deli gibi tekmeliyoruz. Kıza da dedim şekerim ben ilk defa giriyorum derse sen bana yardımcı oluver dedim. Yok artık dedi bana! Sen bayağı iddialısın.

Galina'dan bile aferim aldım bi  kere ben tamam mı? Bugün bayağı formundasın dedi.

formdayım, ayrıca abuk sunbuk bir iş yapmak yerine tekmeyi yumruğu legal bir şeylere gömdüğüm için hapse de girmedim kırokız dövmekten :)

Peki bugün nasılım? Soran eden yok. İç bacak ağrısı (yupppiii) ve ellerimin üzerinde hala kırmızılıklar. Ders bitiminde mutluluktan sinirlerin boşlamasından titiriyordum. Ben bundan sonra dövüşü bırakmam hatta ilerletirim. Yani karşıma çıkma kırokız. Feci benzetirim :D

Namaste

19 Haziran 2015 Cuma

Bugün de böyle bi motivasyon

Günlerden motivasyon.

4 gün önce mini mini (29 numero minişler / koşu ayakkabıları Nike 40 Asics 41 kalıp ve bir minnoş parça büyük olma gerekliliği 15'ten sonra benim patiler şişiyor / Kendini tanı malzemeni ona göre seç) nerdeydim? Hah! 4 gün önce mini mini (tek laf edeni yere sererim) patilerimle YİRMİBİRBİNYÜZ metre kolarak kendimce dünyayı dövdüm. (Evet hala bunun hakkında konuşuyorum). Dayanıklılık, kondisyon bir sürü gereken şeye hem sahip olduğumu hem de bunları genişletip büyütüp arttırabildiğimi kanıtladım. Tabi ki dünyanın en önemli insanına: KENDİME :) Ben yoksam hiç bir şey yok ne bu blog var ne aşk ne gym ne yemek ne arkadaşlar ne aile. Ben yoksam hiç bir şey yok.

Bir hedefi aşınca insan boşluğa düşer mi? Ben ne yapıcam şimdi falan der mi? Ben demem. Onun için sanırım bir yere girdiğimde herkes benimel konuşmak ister. Soyunma odası mesela en az 4 - 5 kız gelir sarılır bana sorular soral ve gerçekten veridğim cevaplar ile ilgilenir. Sonra bu stüdyoda devam eder, koşu bandında devam eder, ağırlık alanında devam eder. Devamlı birileri gelir sarılır öper bir şeyler anlatır sorar benim söyleyeceklerimi merak eder ve dinler.

Ben çok mu bilgeyim? Çok mu mükemmel bir yaratığım ben her şeyin alimi miyim? Yoo! Hiç de bile değilim. Ama onlara ne olursa olsun bırakmamaları, bir dahaki adımı düşünmeleri istedikleri olmasa bile çok güzel şeyler olacağını gösteririm. Bunu anlatırım. Yalan da söylemem çünkü öyle. Biri kilo veremiyordur, birinin sevgilisi Rus'a kaçmıştır, biri patronunu bıçaklamak istiyordur, biri eleman arayıp bulamıyordur. Ama hepsi yanımdan umutlu ayrılır. En ihtiyaçları olan şey bir nefes, bir umut.

Hedeflerin bitmemeli hayatta. Ama kendini de zorlama. 21 koşuldu.  Orta mesafe. Şimdi burada rahatlığı arttırmanın zamanı, çünkü 21 42'ye giden yolda bir adımdı. 42'den sonra ne var? Bilmem şu an bilmiyorum ama 21 için hazırlanmaya başladığımda da 42 yoktu. Bir sonraki adımı da atıca boşluğa düşmeyeceğim bunu biliyorum. Gene başaracağım çok öcel bir şey olacak eminim :) Zaten kayak sezonu geliyor pardon da milyon dolar ver dağı tercih ederim peeeh.

Bu hafta dinlendim sanıyordum, ama vücutta hala travma sonrası minnoşluk hakim. Özellikle bacak kaslarımın diri, güçlü ama hafifi yorgun olduğunu hissediyorum. Bu benim spor motivasyonum düştü demek değil canım. Bu bedenim dinlenince o bacaklar iyice hayvan gibi olacak ve daha da kuvvetlenip daha uzun mesafelere beni taşıyacak demek.

Motivasyon hakikaten sensin. Janjanlı isimler takma kendine yeter. Çok yoruldum burn out oldum diye birşey yok. İşini ve hayatını sevmiyorsun işte. Değiştir. Yenilen. Ya da depresyona girdim bik bik yok bu zamana kadar böyle olmadı demek ki bazı şeylerin değişmesi zalım de değiş. Bu bikiniden pörtledim de sağlıklı yaşamaya başla. Değişimden korkma hedeflerden korkma. kendi motivasyonunu yüksek tut bunu senden başka kimse yapamaz.

İşte onun için adımımı attğım yerde kahkahalar uçuşmaya başlıyor, onun için insanları canım hangi saatte istersem arayabiliyorum bana kızmıyorlar. Onun için en olmadık şeyleri tanımdaığım insanlardan (çok esnaf dostuyum ama) isteyebiliyorum ve onlar bana isteklerimi veriyor. Gülüyorum mutluyum ve bunu da fener gibi etrafıma yayıyorum.

Yapsana sen de ışıl ışıl oluruz hep beraber :)
Sevgiyle

17 Haziran 2015 Çarşamba

Mini namaste atarı

P.S: Yalnız söylemeden edemeyeceğim; Özenti kadınlar türedi. Instagram'da I cannot stop Namasteing pozları veriyorlar allahın köylüsü bi de yazmış altına bunu üç beş yere bu salakların alnına kırmızı kalın harfler ile aptal yazmak lazım. Ay ne varoş! Namaste senin en özel anın, yani bu ne bileyim çok intimate anını partnerinle ya da çiş yaparken resmini paylaşmak gibi bir şey. Ankara pavyonu kaçkını şovculuğu ile özel anlarını deşifre etmenin anlamı var mı ayol? Ne özenti ne çiğ ne zavallı bir hareket. Sen ne zavallısın ki kendine ettiğin teşekkürü 32 like almak için poz diye oraya buraya koyuyorsun. Ay insanım tabi arada ben de atarlanıyorum. Kameraya baka baka insan namaste yapar mı ya hu? Namaz kılarken kilisede dua ederken falan fotoğraf koymak nasıl tuhafsa bu da öyle tuhaf. Ama tabi insan orta anadolunun kenar mahallesinden gelip şehirli oldum sanıp olmadan oldum derse böyle olmamış olur. Ezik ya.... Bak burda da ders var. Bu zavallıyı bititen egosu ne olduğunu kabul edememiş daha. Cücük.

Namaste! Şimdi recovery'deyiz

Namaste: İçindeki ilahi olan8n önünde saygı ile eğiliyorum. Namaste, içimdeki ilahi olana teşekkür ederek bir olduğumuzu bilerek, birlik olduğumuzu bilerek eğiliyorum. Saygı duyuyorum. Namaste: Merhaba ve güle güle. gelmiş de olsan gidiyor da olsan biz hep beraberiz. Namaste.

Yoga pratiği sonlarında genelde bir Namste ile bitirilir. Aslında bir şey bitiyor, bir şey başlıyor ve bir şey devam ediyordur. Bazı şeyler geride bırakılmış, bazı şeyler yeniden kazanılmış, bazı şeyler hep orda kalmış. İşte bu nedenle bedenin kalbin ruhun aklın önünde bir eğilir bir Namaste der bir kendine seninle olan(lar)a ilahi olana şükranını belirtirsin.

Pazar dönüm noktası yaşadım. Günlerdir recovery'deyim günlerdir Namaste halindeyim.

Kaslarım kısaldı ama şimdilik minimum hareket ile buraya geldim. Yarın YM sonrası ilk yoga pratiğimi yapmak için sabırsızlanıyorum (hocamız şu an hasta yatak döşek yatıyor, kendisinin gripdetoxunun hemen işe yaramasını ve ayağa kalkıp başımıza geri dönmesini istiyorum ya da Müge cover etsin bak bu da muhteşem fikir).

YM sarsıcı deneyim oldu. Evet evet biliyorum bir kaç gündür sadece bundan bahsediyorum ama ben sizin çirkin çocuklarınızın maceralarını, mama muhabbetlerinizi, indirim alışveriş ve ikinci el lüks çanta muhabbetlerinizi falan dinliyorum ki bunlar kimseye pek bir şey katmayan boş muabbetler. Bi de dizi anlatanlar var ona pek dayanamıyorum kendi hayatları yok dizi konuşuyorlar çok acayip. İnsan nasıl kendi hayatına sahip olmaz dizilerdeki gerçekliği yaşar yaa valla çok acayip... Neyse başa dönücem ben (valla insan hayret ediyor) Namaste vücuduma, eklemlerime, kaslarıma, kabime, damarlarıma, ciğerlerime, derime... Vücudumun her parçasının her organımın her hücremin önünde onların içinde olan ilahi olanın önünde saygı ile eğiliyorum. beni yarı yolda bırakmadıkları için. Beni bir arada tuttukları bana bu dünyada ev oldukları için. Ruhum kalbim aklım limitlerini aşarken vücudum da onlar ile uyum içerisinde sınırları zorladığı için. Zoru gördüğümde kaçmadığı sağlam ve dayanıklı olduğu için. Namaste.

Kalbimin içinde ilahi olanın önünde saygı ile eğiliyorum. Namaste. Cesareti için, atmaktan vaz geçmediği için, sevgi ile aşk ile dolu olduğu için. Yumuşacık olduğu için. Kendisini ego ile kesiklere boğmadığı için.

Namste, ruhumun özünde bulunan ilahi olanın önünde saygı ile eğiliyorum. Sevgiyi yarattığı, kalbin cesaretine ilham verdiği, durmadığı, genişlediği, huzuru, sevgiyi, neşeyi mutluluğu ışığı yaratıp tüm kalbime ve vücuduma doldurduğu için.

Aklımın özündeki ilahi olanın önünde saygı ile eğiliyorum Namaste. Duygularım ile yönetilmeye sesini çıkartmadığı için. Deli ruhumun, sevgi dolu saf kalbimin ve dizginleyemediğim vücudumun tüm kontrol ve koordinasyonunu en mükemmel şekilde sağladığı için. En zor anlarımda ruhum ve bedenim acı çekip yeter değiğnde, kalbimin hayr durma devam et dediğini duyup hayır dayancaksın diyerek bana güç verdiği için.

Namaste endimle yaşadığım en özel an. Yazıyorum buraya çünkü senin de bunu yaşaman gerek. Herkesin yaşaması gerek. Herkes ilahi parçamıza özümüze teşekkür etmeli, hediyelerinden daha da çok faydalanman gerek.

Namaste.




16 Haziran 2015 Salı

yunan tanrıları eve gidiş ve eve dönüş

Büyük sınavdı. Hayatımda bazı zamanlarda çok zorlanmışımdır. Bu zorlu paketlere de hep önce küfür sonra teşekkür etmişimdir. Hep ilerledim hep genişledim hep büyüdüm. ama sanırım en gurur duyduğum başarılarımdan biri oldu. Benim için 14 Haziran 2015 tarihinde koşulacak olan Sınırsız Dostluk Yarı maratonu çok önemli bir mihenk taşıydı. Meğerse önemini kavrayamamışım. Koşunca anladım ki benim hayatımda bir dönüm noktası oldu bu o kadar önemli o kadar heyecan verici o kadar büyük bir olay.


İlk 21 kilometre yarışım olacaktı, tek arzum 2.20 altında finish görmekti (2.18 ile başardım) Yunanistan'a koşacaktık anavatana koşarak girmek, atalarımın özlediği sevdiği doğup büyüdüğü o topraklara koşarak girmek tanrımm çok büyük coşku bunu nasıl anlatsammmm. Türk Yunan Bulgar dostluğu pekişsin diye yapılan sevgi odaklı bir organizasyon, e ben sevgi için ışık için mutluluk için yaşıyorum kiiiii. Ben öneminin bunlarla sınırlı olduğunu sandım. Ne kadar yanılmışım. O kadar daha büyük o kadar daha önemliymiş ki.

Komik diil belki bugün post ama çok duygusal :) dayanaırsan oku bence çünkü içimde ne var ne yok döküyorum.

3 kız atladık arabaya İstanbul'dan Edirne'ye gittik. Yol zorlu oldu karşımıza (daha çok benim) bazı tatsız şeyler çıktı ama yendim. Bu finishi ilk geçtiğim anmış aslında :) Çünkü ben o yarışta bir tek finish geçmedim bir çok finish geçtim. Benim sınırım bedenen ruhen ve "mind"en artık çok daha geniş çok daha büyük :)

10:00'da başlayacak olan yarış başladı mı 10:30'da anam da anam yandım tabi yandım 2 saatten hesapla bitiş en erken 12:30 sıcak! 34 derece hava. İlk 10 kilometre taktım miniş ipodumu kulağıma pıt pıt pıt koşuyorum sonra sen Apollon bir parlamaya başla yukarıdan bize (tanımayanlar işin kendisi Güneş Tengrisi) resmen sen güneş ışınlarını kırbaç yapmış bize vuruyor da vuruyor. Çok S&M bir koşu olacağını 5. kilometreyi geçince anladım.

Halk muhteşem diye düşünüyorum gene ilk 10 içerisinde herkes bizi alkışlıyor destek veriyor insnanın Nike gibi uçası geliyor Hermes gibi ayaklarında kanatlar çıkıyor. Zeus ey yüce Zeus ben sana geliyorum. Her yerde su var sünger var. 36. dakikada ben 5-10 arası bir yerdeyken elitler dönüşe bile geçmişti.

Sonra Akutçu amcalar ile tanıştık ilk :) Çok şekerler çok tatlılar çok kıymetliler. Adım Adım üzerinden konuşmaya başladık, motivasyonumun çoğunu onlar verdi. Tam o esnada Yunan sınırına geldik!

Yassass!!! Kalimera Palikarya! O anda (kesin bana öyle geldi yoksa sanırım yok aslında öyle bir şey de) hava değişti su değişti yol değişti Hellas diye bağırarak girdim Pazarkapı sınır kapısından. Bir sevinç bir mutluluk. ben Nike ben Hermes. Sonra dönüşe geçtik :) Evde koşuyorum ve geri dönüp eve geri dönüyorum. İki ev ikisi de benim ben her yere aidim. Bir yaprak kopartıp şortuma tıkıştırdım bugünün anısına....

Dönüş de bize geçmiş olabilir, zira o andan sonra ne neye kim kime geçti bilmiyorum pek. Saat öğlen olmuş Apollon tepede tahtında oturuyor. Ama bugün pek hiddetli. Vuruyor kırbacı sonra diyor ki bebeğim nasıl hoşuna gitti mi? Gıkın çıkmıyor tabi şaaak gene. Hayır hayır ışığa doğru gitmiicemmm. Bir yerde dayanamadım artık çıkarttım üstümdeki askılıyı. Şu an "amele yanığında" çığır açıyorum hala sırtımda çapraz izler duruyor.

Suu suuuuu... Su yok NEEEYYY! Ana sponsorlardan biri su firması ve su mu bitti rabbim sana gelicem müsait misin ışığın ordaydın di mi? O esnalarda düşünüyorum hava 34 derece ben zaten yarı ayılıp bayılıp bir haldeyim enerji paketleri sabit yol uzun Ambulans mı çağırsam çünkü asla ama asla yürümeyeceğim. Hayır koş, jog temposuna düşsen de durma. Sonra zaten mucizeler başladı.

Bir teyze, elinde bir şişe su. Önümdeki 2 metre çocuk kaptı kadının elinden  suyu. Kadın halimi gördü üzüldü yüzünü gördüm. Ne kadar perişan olursam olayım dayanamadım o haline üzülme teyze dedim kısmetim değilmiş, ileride bana da gelir bir yerden su üzülme sen. Kızıııımmm!!!!! dedi bana. Gerisini duyamadım koşmaya devam. O uzun çocuk suyun yarısını içti, geri dönüp bana verdi şişeyi. Tabi o anda sorgulamıyorsun ağız hijyeni nasıl dişini fırçaladı mı bulaşıcı hastalığı var mı? Teşekkür ettim aldım bir yudum geri vermek istedim almadı kalsın sende dedi. Devam ettik.

Tam beynim eriyor sandığım anda ne göreyim bir muhteşem insan elinde bahçe hortumu bizi suluyor. Üstümde telefon yok, ipod polar ve kulaklıklar. Polar ve yaverleri zaten suya dayanıklı, ipod ve kulaklıklar da o anda canımdan değerli değil daldım hortumun altına. Cennetteyim! Ufacık şeyler mutlu eder beni. Ama bu beni öyle bir mutlu etti ki 7 yıldızlı otel havuzlarında kendimi yüzdürürken böyle mesut değildim. Ben kalp bahçe hortumu.

Bir tek şu koydu; biz koşarken bir aile oturmuş karpuz yiyor. yemin ediyorum kafamı karpuzun içine daldırasım geldi öyle canım çekti. Afiyet olsun size diye bağırdım gel kızım beraber olsun dediler el sallayıp geçtim yanlarından.

Lozan Anıtı'nın oraya geldik yavaş yavaş. O bana su veren adam gene yanımda avucunu uzattı bana al dedi elinde miniş miniş kırmızı bir şeyler var. Bu ne dedim vişne dedi. Ne yapiim dedim (soruya gel) al ye dedi. Sen beni çok besledin ama çok teşekkür ederim dedim :) vişneleri yiyerek devam ettim.

Sonra Akutçu amca gene geldi, 13'ü geçtik kaldı 8. Artık kukalıkları çıkarttım. Halk hortumla bizi sulamaya devam ediyor. Hayat o kadar bahçe hortumu aşkı dolu ki benim için.

Karaağaç yoluna geri girdik ağaçlar burayı güzel gölgeliyor. Mutluyum sayılır. Jelimi şortuma tıkmıştım kilometre hesabı yapıp jelimi alıcam. Bu arada su bulduğum yerde hem içiyor hem kafamdan aşağı döküyorum. Ayakkabılarım ağırlaştı biraz hortumla sulanmaktan. en son Meriç Köprüsü'e girerken at arabacıları vardı oynamadan gelene su yok diye bağırıyorlar, biz göbek atıp koşarak hortuma dalip yıkanıyoruz. Kahkahalar eşiğinde. Arkada kayananmın adını kuyruklu yılan koydum çalıyor.

Yanıma Ataşehir Atletizm'den bir amca geldi çok şeker. Beraber koşuyoruz. Bana döndü, mutlu musun kızım dedi keyif alıyor musun. Bir an bile duraklamadan dedim ki amca; eğer keyif almasam bir adım daha atmam çok mutluyum. Hakikaten mutluydum. Çok eziyet çekiyordum evet sıcak, hafif ateş, susuzluk daha 8 k olması ama mutluydum. Çok büyük bir şey başarıyordum. Bana elindeki kramp önleyici solüsyonu uzattı teşekkürler bende de jel var dedim. Birbirimize ikramlarda bulunduk. İşşşşşşte buydu dostluk işte buydu her şeyin amacı.

Yunanlıları geçtik o esnada bravo diye bağırdılar Yassu! Orea! Yassu!  dedim onlar birbirimizi alkışladık.

Tunca nehrini geçtik şimdi. ben Akutçu amca, GPS'li Yunus, Adanalı çocuk (annesi aradı anne koşuyorum sonra konuşalımmm) hep beraber birbirini hiç tanımayan alakasız bir sürü insan aynı kalple koşuyoruz çok acayip bir duygu.

Kudurduk biz de haka saldırıyoruz hadi alkışlayın hadi destekleyin bizi. hadi coşun çünkü bize şu an tek gereken bu. GAZ!

Tunca köprüsünden sola saptık. Araba tamirhanesinde bir adam elinde 1 litrelik su bir bardak bizlere su dağıtıyor. Sen harika bir insansın diye bağırdık ona. Sen muhteşemsin. Alkışladı bizi. Sanayiden ince bir köprüye girdik check point var sonunda oraya varılacak. Son 4 yaşlı bir amca var hadi amca hadi yürüme ben seni yürütmem 17 koştun 4'ü sana yürütmem dedim. Kızım bittim dedi hayır dedim hayır gerekirse çekicem seni yürü geliyorsun. O da katıldı bizim öbeğimize.

Köprü de arkada kaldı şimdi Çarşı'ya girdik. Artık Selimye Cami'ni görüyoruz. Karşımızda ama sanki uzaklaşıyor biz ona gittikçe. Aşk gibi. Sen sevgiline yaklaşmaya çalıştıkça o uzaklaşır sen daha da bi yanarsın ya. Yaşadığım o! Cami ile aşk yaşıyorum büyük platoniğim. Başladı herkes son 500 demeye alakası yok daha 2 küsur var. Bağcıklarımız açılıyor, ayaklarımız ağırlaşıyor güneş kafatasımızı delip içeri griyor. Önemli değil. O finish geçilecek. Durma çökme yürüme yürürsen kaybedersin. Geç o çizgiyi sonuncu da olsan geç o çizgiyi önemli değil geçersen kazanırsın.

Işıkları gördük gelmek üzereyiz. Yanımda GPS Yunus var, şu anda birimizden biri olmasa ikimiz de biteriz birbirimizi 5 kilometredir tanıyoruz. Rampa dedi hayır dedim o rampa değil bir dahaki. Son dönemeçte 3 şişe su aldık birer içmek için diğeri benim kafamdan aşağı dökmek için. Rampada omuzlarım çökmüş dik dur diye bağırdı bana. Dik durdum. Son kilometredeyiz. Bitti artık sevinçliyiz. Sprint atacaksan at sen dedim 5 kilometredir yanımda olan yoldaşıma, hayır dedi adım atamıyorum ne sprinti. Finish göründü son 60 metre. O son 60 metre var ya geçmedi geçsin istemedim. O anda sıkışıp kalıp koşmak istedim. O zaferin tadı geçmesin istedim O 60 metrede kalmak istedim.

Sonra o 60 metre bitti. Finishi geçtim. O gün o kadar çok finish geçtim ki bu son finish içimde kocaman bir havai fişek gibi patladı. Çok ışıklı, çok sesli çok dalgalı çok coşkulu.

Her şey bitti. Büyük sınav bitti. beni şarj ete gene koy starta gene koşayım. Böyle muhteşem deneyimler az yaşanır hayatta çok şanslıyım. bedenim mutlu, ruhum mutlu, "mind"ım mutlu. Duygular bildiğin şelale. Su almaya gittim finishi geçtikten sonra 5 dakika içinde 1.5 litreye yakın su içtim hala su peşindeyim. 17 de çekiştirdiğim amca orda. Kızım dedi, Allah senden razı olsun sen olmasan koşamazdım. amca ne yaptın. bedensel sınırlar göğüs geridim ben sıcağa susuzluğa motivasyonum bile düştü bir ara da çıkarttım gene ama sen ne yaptın Dizlerimin üzerine çöküp ağlamak istedim o an mutluluktan. Sadece kendime değildi işte hayrım benim bak bir başka insan da mutlu oldu ben yaptım.

İnsanlara dokunmaktan hoşlanmayan ben tanımdığım insanlarla aynı şişeden su paylaştım. Bizi tanımayan tanımayacak insanların bir yudum su içemedik ellerinden diye üzüldüklerini görüp tüm zorluğu unutup onları teselli ettik, daldan kopardığımız şortumuzda belimizde taşıdığımız yiyecekleri paylaştık, birbirimizin kollarından çektik, birbirimize bağırdık, çağırdık, ama koşturduk, bahçe hortumu ile sulandık.

Hayatımın en zor deneyimlerinden ama en güzel başarılarından biriydi. Benimle olan yanımda olan benimle paylaşan herkes hayatımda sonsuza dek kalacak olacak. Bu adımı benimle atan coşkumu heyecanımı paylaşan herkesi daha daha daha da çok seviyorum artık.

14 Haziran 2015 günü dostluk için koştuk. Nerden geldiğimiz kim olduğumuz ne olduğumuz cinsiyetimiz önemli değildi. Bunların hiç biri yoktu. Hepimiz çok sevdiğimiz bir şeyi yapıyorduk koşuyorduk, sadece koşuyorduk. Şartlar çok zordu ve birbirimizi ayakta tutuyorduk tanımadan. Önemli değildi tanımak. Hem de hiç. Hepimiz oradaydık ve BERABERCE koşuyorduk. İşte o üzden 1. de sonuncu da kazandı. hepimiz kazandık. Özellikle Akutçu beyler harikasınız sınır kapısında eğlence ve motivasyonunuz, 13 sonrası verdiğiniz destek hairkaydı haaarikayydı.








 İlk yarı maratonumuz tüm sevgiye dostluğa hayrılı olsun!!!!



Sevgiyle

11 Haziran 2015 Perşembe

Stres doğal bir yük. Doğallığı şurdan; ilk insanı bildin mi? Bunu aslan kaplan yemesin diye merkezi sinir sistemi ya uçuş moduna giriyor (burda bi şey yemiyor ilk insanı) ya da bir şey onu yemeğe kalktığında alarm durumuna geçiyor ve adrenalin salgılayıp ekstra güç sağlıyor, kurtarsın insanoğlu kendini diye önlem alıyor. Yani tehike var bizim mühendislik harikası vücutta da her türlü tehlikeye arşı savunma sistemi var, ama her şeyin aşırı kullanımı olduğu gibi bununki de adamı delirtiyor. Stres altında bri de donup kalma tepkisi var üçüncül olarak biz buna fara maruz kalmış tavşan diyoruz.

Sene olmuş 2015 artık bir şeyin tutup bizi yemesi çok nadir bir olay. Ama biz ne yapıyoruz sosyal ve profesyonel hayatın sanrılarına kapılıp ohh gelsin sıkıntı şurdan bir ülser biraz  da zona alayım üzerine diye takılıyoruz.

Stresin vücutta çok tuhaf etkileri var uzun vadede, benim üzerimde daha kısa vadede etki ediyor çünkü hektik yaşam stilini bırakalı bayağı oluyor (bakınız tez savunması esnasında kasılıp kalan ben e haliyle o an bıraktım) alkol gibi içmeyeni daha kısa sürede çarpıyor.

Sinir sistemi: Sen bi uçak modu bir acil durum verirsen, yıpranıyor haliyle. Acil durumda fazla kalırsan (beyin gücü çok acayip bir şey bir diken bana günlerdir nasıl batıyor anlatamam) o zaman takılıp kalıyor. Mühendisliğin en pratik kuralıdır; kapat aç kesin çalışır.  E nasıl kapatayım? Kapatamazsan o zaman işte başlıyor anksiyete, huzursuzluk depresyon mazallah.

Kardiyovasküler arkadaşlar: Stres esnasında kalp delirip manyak gibi kan pompalamaya başlıyor. Kan basıncı (tadaaaaammmm tansiyon yüksek yüksek) artıyor hormonlar da tabi bu arada boş durmayıp bir güzel damarları kıstırıyor. Tadından yenmiyor. Uzun sürerse bu durum etki daha da beter oluyor.

Sindirim sistemi: Merhaba tip 2 diyabet riski. Stres esnasında karaciğer glukozu basıyor sisteme enerji lazım ya. (Hele beyin kaynaklı bir olaysa kafandan yarattıysan tadından yenmez ne güzel şeker harcayan bir organımızdır beyin) bu karaciğerin saldığı glukoz sonra gene vücut tarafından emiliyor. Ama uzun süre bu şeker salınımı devam ederse buyrsun gelsin Tip 2 Diyabet demiş oluyorsun. E zaten kalp ritmin arttı kan mide dışında heryere dağıldı, sindirimin acayipleşti, mide asidi oraya buraya çıkıyor (pH değeri 1 bu arkadaşın dikkat çekerim HCl kıvamı) selam ülser oldum ben. Mide bulantısı, kusma, ishal, kabızlık gibi muhteşem yan etkileri var. benim durumum daha da acayip kesiliyorum yemekyten yutamıyorum mesela, çiğneyemiyorum. Açlıkla terbiye edilmek bu olsa gerek.

Kas sistemi: Her an tetikteyiz ya. Kaslar kasılı. E sen bir kası o kadar zaman kasarsan sonra kramp sonra sırt boyun ağrısı sonra acı. Kilitlenip kalmaya kadar gider bu iş yaşadım ordan biliyorum.

Bağışıklık sistemi: İlk başta uyarılmış bağışıklık seni koruyor sonra sonra etkisi bir düşüyor yanındna biri geçse rüzgarından hasta oluyorsun. (diğer sistemler zaten nanay olmuş ne besin var ne kan dolaşımı nereye kimi koruyorsun sorarlar insana)


Stresin direkt görülen etkileri:

  • Odaklanamama 
  • Hafızas sorunu 
  • Muhakeme yetenği zayıflaması
  • Sadece olumsuza odaklanma (şeytan döngüsüne hoş geldiniz) 
  • Sürekli endişe 
  • Kaypak ruh hali bir öyle bir böyle dengesiz bi yaratık olup çıkmak
  • Huzursuzluk, asabiyet atarlı giderli olma durumu
  • Bıkkınlık
  • yalnız ve izole hissyat
  • Depresyon (koru bizi Göktengri)
  • Vücutta acı ağrı 
  • baş dönmesi sersemlik
  • ishal kabızlık
  • Elin ayağın buz kesmesi
  • Taşikardi
  • Yemek düzeni nanaylığı ya aşırı yeme ya hiç yememe
  • Uyku bozukluğu (ya uyumuyorsun ya da uyanamıyorsun)
  • Soumluluktan kaçış
  • İzolasyon isteği yalnız kalma talebi 
  • Bağımlılık tabanlı davranışlar
  • El ayak sallaması, tırnak yeme onu bunu katlama saç baş yolma
Peki ben nasıl çıkıcam burdan nasıl? Sevmiyorum huzursuz olmayı sevmiyorum havaları debamlı ofizs masası altından tekmeleyip bi şeyler kemirmeyi falan diyorsan ben streten kurtulma checklist yaptım. Daha çalışıyor mu emin diilim al aşağıda bana uymaz sana uyar, amme hizmeti de iyi bir şey sevap points veriyo nihayetinde. Ya da öneri vardır bi şey vardır eklenir çıkartılır ne bileyim bak ne diyor yukarıda "muhakeme şamşırması ve odaklanamama" 

  1. sebep belli mi? Aşabılıyor musun? Kaynak oradan (legal yollardan, kolluk kuvveti tarafından müdaheleye uğramadan hapis cezası falan almadan) kaldırılabiliyor mu? O zaman ne dert ediyorsun? nankör müsün
  2. Sebebin ortadan kalkması için yardıma mı ihtiyacın var? Sordun mu? Sana yardım ediliyor mu? (elinden tutan sana destek olan varsa ne stres yapıyosun nankör) 
  3. Sebebi kaldıracak olan kişi sana el uzatmıyor mu? hemen self assessment yap devam etmeye değer mi değmez mi? (Değmiyorsa ne stres yapıyorsun bırak gitsin sana ne, nankörlük etme) 
  4. Değer dedin ben bu yola baş koydum dedin iyi halt ettin, o zaman birisi sana destek verecek çünkü bu durum her neyse o onunla yaşaman gerekecek, yan etkileri kendi düşen ağlamaz bundan sonra ağlama hakkını kaybediyorsun. Her zaman bir önceki adıma dönebiliyorsun bunu da bil. Kısaca ya deve güdülüyor ya da THY'den bilet diyardan terk.
Stres detoksu için FitnessDelisi:
Ağırlık kaldırır 
Koşar
Yüzer
Yoga yapar
Zorla yemek yemeğe çalışır (genelde kusar) ama denemeye devam eder
Meditasyon yapar
Biraz daha meditasyon yapar
Sonra daha çok spor yapıp gene meditasyon yapar
Yüzer yoga yapar biraz daha, hatta suda yapar o yogayı bu da böyle bi ekol....



4 cepheden gel bana gellllll

Hayır şekerim hayır kaybolmadım. Sadece bu aralar bir kaç cephede ciddi savaşlar veriyorum 300 Spartalı olmak bizim işimiz.

1- Bu Pazar günü 3 manyak 3 delidürtmüş 3 aklıkaçık, kaçan keçilerimizi bulmak üzere Pazar sabah saat 10:00'da Selimiye Camii önünden hareketle Yunanistan'ın Kastanias kasabasına doğru pıt pıt (ben kalp pembe Asics Kayano 20'lerim) - sonra da geri pıt pıt 21 kilometre 100 metrelik bir Dostluk Koşusu Yarı Maratonu koşacağız. Keçiler Yunanistan'da mı acaba? Bakıp gelelim. Olmadı Edirne'den keçi peyniri, lor falan alıp geliriz. 21 rejenerasyonu ayrı bir hikaye çünkü ve o lora inanılmaz ihiyaç oluyor zaten kaldım 3 gram ekleme ağırlık binmesin ödem kalmasın diye gramla karbonhidrat yiyorum şekeri kısıtladım içim dışım lif protein oldu asabiyim. Yarı maratonu koştum ben kafada zaten şu an ruhen saat 13 civarı Niyazi Usta'da oturmuş bol soğanlı ciğer yiyorum. 3 porsiyon falan ama insanlık dışı bir şekilde yiyorum onu ben. Bir yandan beslenmesi bir yandan motivasyonu bir yandan seyahat detayları. Şu Pazar gününü alnımın akı ile atlatsam ne muhteşem olur. Kalan 2 aklıevvele de güveniyorum. 3'ümüz yanyana koşunca çıkıyor o. 15'te gene o allahın belası jeli alıcaz tabi iyyyhhhh lanet olsun korkusu şimdiden sardı. 21 Kilometre koşmaktan korkmuyorum o pislik jeleden korktuğum kadar.

2- MindGames! Benim önümde böyle bir şey varken sen evren tut beni Arena'ya at aslanlara yem et. Bir diken var batıyor bana o diken bi de sen tut böyle heykeli dikil karşıma. Yoksa ben ona ne aslan diicem o ne ki diken sadece. Ben yenmem ya valla etim sert yağım yok tadım tuzum yoktur benim yemeyin beni yenmeye değmem kemik sıyırıp durursun uğraşma senin için diyorum. En büyük korkularımı körükleyen bir dikeni sen getir benim gözüme sok! e evren bari bekleseydin şu 21i atlatsaydım valla bak 21 bitince tuzdan gözümü açamiicam gene çipil çipil bakıcam çeşme arayıp eminim Cami'ye dalıp çeşmesinde yıkanıcam otele kadar duramam ben. Hem kafada bunlar varken nasıl koşayım ben orta mesafe yapma Evren gel hallet şu işi benim için hadi şekerim ben kalp sen :) Torpilliydim hani. Uyku düzenim bozuldu. İnsanın asabı bozuk olunca kendini yemeğe vurur onu da yapamıyorum. Bir gram bozsam o bana Pazarkapı Sınır Kapısı'nda taşikardi olarak geri gelir. Pace hesabı yaparken kafamda bi yandan beyinciğimde ama öyle mi olur böyle mi olur düşünmiim. Ben kafam rahat olmayı seviyorum huzuru seviyorum. Pek bir dürttün beni Merkür Retrosu varmış Cumartesi bitiyormuş sabah siftahı bitirever sen şunu hadi kuzum. Ölümüne meditasyon yapıyorum da sen bana neden bunu reva gördün a Evren?

3- Uykusuzluk: Büyük sınav. Uyku düzenim bildiğin şamşırdı. O şamşırınca benim slogan do you know how insanlıktan çıkmış I am oldu. Gece yatıyorum diken var ya bi tane, sen o diken gel benim kuzularıma bat kuzular kaçışıyor haliyle, e ben de sayıp kuzuları uyuyamıyorum. Ya da uyudum diyelim kabusla uyanıyorum diken kabusta, e uyu uyuyabilirsen. De haydi kalk yoga yap gecenin 2'si bakınız dün gece en son. Nefes çalıştım çalıştım olmadı, gece 2'de üşenmedim matı serdim, başladım sakin sakin çakra açmaya, kanal temizlemeye, blokajı yıkmaya. Sonuç, stresten sağ omzum ağrıyo. Geçer di mi? Hadi geçsin sevmiyorum bunu ben. e ama çalıştım bunu ben, ışığa yolladım o dikeni ne yapışkanmış be gidemedi.....

4- Travma: Pazar günkü seçimlerde müşahit gidip sandık kurulu yetkilisi oldum hem de şansa hem de daha da şansa desteklediğim partiden. Aaa şans diye bir şey yok bunlar hep mihenk taşı KABUL. Fakat o Pazar travması hala tam geçmedi, e diken de var. Psikolojik olarak hayalet gibiyim. Sistemleri kapatın yoksa mavi ekran vereceğim. Bir update bir patch rica ederim.

Yoruldum herhalde. Yorgunluk insan için ben insnaım ruhum sonsuz kuvvetli ama bedenim dayanamıyor işte bunlara. (ateşim çıkıyor saunaya giriyorum çünkü sanırım buharlaşmak istiyorum). İçinle dışın arasında kuvvetli bir bağ var insan, ve bu bağı çoğu zaman görmezden geliyorsun. BAzen de bilsen bile engelleyemiyorsun. Ben şu an engelleyemiyorum. Elimden gelse kafatasımın üzerini keser beynin komplo teorisi bölümünü kesip atar, kaportayı gene kapatırım. Master tezi esnasında yaşadığım strese bağlı kasılıp kalma sendromunu hatırlayıp o acıyı gene yaşamamak için meditasyon etkinliklerimiz günde 1 saate çıkartılmıştır. Halkımıza arz ederim. Çıkmaza giridğimde ne yapıyordum tünel mi kazıyordum o kadar uzun zaman olmuş ki huzursuz olmayalı unutmuşum ne yapmam gerektiğini.