Cumartesi
günü sabah git-akşam gel bir şehir dışı kaçamağım oldu. Hem ziyaret hem
ticaret bu deneyim esnasında bir çok yeni şey yaşadım ve hayatıma bir
iki yenilik geldi. Öncelikle eski kötü enerjilerden kurtulacak cesareti
edindim, ve önüme bir sebep verildi. Ayrıca artık evrenin bana verdiği
bazı işaretleri artık gözardı edemeyeceğimi anlayıp zor bir karar
verdim. Bana çok iyi gelecek biliyorum yalnız karar aşamasının zor
olmasının yanı sıra biliyorum ki önümdeki bir müddet benim için çok da
kolay olmayacak. Ayrıca hayatıma başka bir yenilik katmak üzereyim ki bu
da 1 günlük seyahatimin asıl amacıydı. Yalnız dönüş yolunda yaşadığım
şey verdiğim her iki kararın da ne kadar yerinde olduğunu ve kendime
daha iyi bakmam gerektiğini bana anlatan aleni bir işaretti.
Dönüş
için biletim biraz geç bir saatteydi, ama sahil kasabası olan
destinasyonum gündüz muhteşem olmasına rağmen akşam buzzzz gibi oldu.
11'deki uçak için saat 8 buçukta hava limanına gelip CIP lounge'a
kuruldum. Kendime kuru yemişli, ıhlamurlu Türk kahveli bir "break"
verdim ve kitabıma gömüldüm. Bekleme, yolculuk gibi anları kendime
kaliteli zaman olarak yaratmak benim için bir gereklilikti ki bu konuda
çok başarılıyım. Aferim FitnessDelisi'ne.
Uçağa
bindik, zaten uçak korkum var, stresliyim. Biliyorum stres benim için
iyi bir şey değil ama ne yapiim elimde değil tırsıyorum. Tonlarca
ağırlıkta metal bir şeyin içinde 10000 metrede uçuyor olmak beni
tedirgin ediyor. Kaldı ki yüksek makina mühendisiyim, Airbusların
kanatlarını arkadaşım dizayn ediyor gene de korkuyorum arkadaşım ne
yapiim. Bilmek lanetlenmektir der Nietsche; doğru! Nasıl uçtuklarını
öğrendim o zaman korkmaya başladım. Mini mini bir veletken en sevdiğim
şeydi oysa uçağa binmek.
Tam
ayrılıyoruz artık, ben bildiğim duaları ediyorum içimden içimden. Bir
adam uçağın arkasından öne doğru yalpalayarak geldi uçuş görevlilerinin
yanına. Anlamadık ama önde bir panik havası. Be iyice kafadan kurmaya
başladım tabi. Kafamın içinde patlamalı salgın hastalıklı komplo
senaryoları dönüyor ne oldu acaba diye. Zaten yusuf yusuf ve kalanıyım.
Adamcağızın yan dönmesiyle yüzünün halini gördüm. Gözleri tamamen
kapanmış şişmekten, surat kıpkırmızı. Doktor anonsları yaplıyor, bir
süre sonra dönen mavi ışıkları ile ambulanslar geldi, kapılar açıldı,
uçak yeniden yanaşmış zaten, adamcağızı sedyeyle alıp götürdüler.
Bagajını da indirdiler. Biz panikten bitmiş haldeyiz tabi. Ne oldu diye.
Sakinleşmek için öğrendiğim ve pratik ettiğim pranayama tekniklerini
uygulamaya çalışıyorum. Oturduğum yerde yapabileceğim basit yoga
pozlarını deniyorum mini twsitler yapıyorum. Burada bir sene önce
başladığım pratiğim için teşekkür ediyorum. Ama olmuyor kabin amirini
çağırdım, su istedim panik atağım olduğunu söyledim ve ne olduğunu
sordum. Adamcağız (umarım şimdi iyidir, bizlere verilen işaret umarım
onun için büyük bir şeye mal olmamıştır) kalp hastasıymış ve yüzü o
yüzden o hale gelmiş en son baygındı uçaktan indirilirken.
Suyumu
içtim, nefes tekniklerine devam ettim, ama bir yandan da ne kadar
uğraşsam da zihnimi boşaltamadım. Çünkü hepimiz oraya belli bir sebepten
olayı gitmiştik, ve belli bir sebeple dönüyorduk. Ben hayatıma yeni bir
ekleme yapıyorum, yanımızdaki adamlar yeni bir butik otel
yaptırıyorlar. Hepimiz ertesi günkü planlarımızı düşünüyoruz. Ama hayat o
kadar kısa o kadar ani o kadar sürprizli ki... O adamın da eminim
planları vardı, bekleyenleri vardı ve bir anda böyle bir şey yaşadı. Biz
korktuk, kendimiz için, onun için, ya bize de olursa diye. Ben bir de
bayağı bir ekstra teori üretmişim zaten paranoyanın doruklarındayım.
Dedim ki kendime o ben de olabilirdim. Ya da ileride olabilirim. İnsan
vücudu çok tuhaf bir sistem, çok değişik bir mekanizma. "GOD FACTOR" her
zaman var ama riskleri minimze etmek de bizim elimizde. Vücuduma daha
iyi bakmaya karar verdim, ruhuma da. Bir haftadır süren ve beni
inanılmaz strese sokan durumu da o anda kapatmaya karar verdim. Bana
iyilik getirmeyen şeylerin hayatımda yeri olmamalı, stres sağlığı
olumsuz etkiliyor. Nasıl trans-yağ yemiyorsam, nasıl hem ruhumu hem
vücudumu devamlı idmana tabi tutuyorsam stresten de uzak kalmalıyım.
Orada verdiğim final kararı dönüşte yaşananlarla perçinlendi. Ne olursa
olsun ruha bedene iyi davranmalı, kader faktörünün dışında gelebilecek
zararlardan korumak için çalışmalıyız.
Tanımıyorum
o adamcağızı, hiç de tanışmayacağım muhtemelen. Sayesinde hayatımda
büyük bir değişiklik yaptım. Onun yaşadığı deneyim benim için bir işaret
oldu. Umarım iyidir, umarım teşekkürüm ona ödül olarak döner. Evren,
Tanrı, Kader... her ne ise bizi yöneten bizimle oyunlar oynayan ona
iyilik verir.
Bir
de bedene iyi bakma; bir insanın yüzünün o hale gelebileceğini asla ama
asla tahmin edemezdim. (İtiraf ediyorum adamı bir ara Japon zannettim).
Sarsıcı bir deneyim oldu. Ama travmaları olumlu çıktılarla sonlandırmak
da benim elimde. Senin de. Bak bakalım evren sana nasıl işaretler
veriyor. Kendine ruhuna dahai iyi bakman için...
Sıkıntılar,
stres, dert, tasa. Bazılarını yönetemeyiz ama bazılarından zor da olsa
uzaklaşabiliriz. Ne kadar zor da olsa kendi iyiliğin için bazen zor
kararları vermek seni kurtarır. Deneyimleri takip ederek yaşamını
iyileştir, ders al ve gereken kararları vermekten korkma.
Sevgiyle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder