Sayfalar

3 Temmuz 2014 Perşembe

İş seyahatinde hayatta kalma rehberi

Hello şekerim. Ya da Bonjuuuur (iki sabahtır çok sevimli uyanıyorum kalkar kalkmaz Fransızca konuştuğum için, Almanca konuşunca daha sistematik, İngilizce konuşunca gittiğim yere göre değişen biri oluyorum, konuşulan dillerle ilgili bilgiler birazdan). Gün gelyor hepimizi uçağa tıkıp sevimli sevimsiz bir yerlere yolluyorlar. İş seyahati adı altında çeşitli aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Burada FitnessDelisi olarak kendi kaçış noktalarımı oluşturdum. Olayı az hasarla atlatıyorum. (minimuma indirebilmek de bir şey bence aferim bana)

Böyleşeytan icadı şeyleri vitrine koymak tamamen terbiyesizlik. Ahlaksızlık. Sonra fitnessDelisi Vitrin yaladı oluyor koyma arkadaşım ben hayalimde bile görmüyorum böyle şeyleri koyma!
Uyku düzeni; jet lag bilmem ne gibi mevzuları bilemiicem. Kısa mevzillerde konuşalım, Yarıçap oalarak 4,5 saat uşuş mesafesi alırsak, buralarda survival daha makul şartlarda. Bir kere benim istikamet genelde batıya doğru oluyor bu da bence iyi bir şey, mesela Almanya Fransa Danimarka gibi bir yerde sabah kalkıp koşsan kimse sana Kurban bayramında Alien kesiyormuşsun gibi bakmaz (bakınız İran'a yapılan iş gezisi, ya da Kuzey Irak Gabon Kenya falan...) O yüzden hele de bu mevzimde bir şort bir tshirt bir çift koşu ayakkabısını el bagajına sığdırmak cardio'mdan ayrılamam beeeğğnnn diye ağlayanlar için ideal çözüm. Kalk sabah 06:00'da yollar düz zaten genelde pıt pıt pıt seke seke koş. Hem her yer park ödrek su birikintisi falan muhteşem yani.

Benim tercihim sabah kalkar kalkmaz kuvvet idmanından yana. Kabul bazen üşeniyorum soğuk oluyor. Sabah sabah otel odalarında Rocky Balboa'ya bağlıyorum acayip bi şey. Bir kere Hazreti Mehmet Ali Hoca Efendi Hazretleri (kısa yazınca kızıyo - E FitnessDelisi'nin Hocası Da deli olacaktı di mi) bana otel odası programımı verir şimdi de sakatlığıma uygun bir adet yapıştırdı keza. Bazen çok hoplamalı zıplamalı oluyor eski bir dağ oteli falan gibi bi yerde kalıyosan sıkıntı (başıma geldi). iPod'u telefonu bağla seyahat hoperlörüne, al sana müzik. Mat tabi ki bulamıyorsun bu sebeple her zaman iki adet büyük boy havlu odamda olmazsa Recep'teki elemanları darlarım. Ayrıca Akşam yatmadan bir mini yoga pratiği yapacaksam gene aynı havluyu kullanırım. yerde bırakma yalnız temizlikçiler topluyo. Havlu üstünde yoga yapmak ayrı deneyim. Onu paylaşmiicam. e dicceksin neden otel gymine gitmiyorsun. Yabancılıyorum sevmiyorum hoşlanmıyorum otel gymlerinden.

Öğünler: Yandım anam! kahvaltı. Geneşde en kolay öğündür. Özellikle Avrupa için konuşuyorum, bi kere adamlar zaten sağlıklı yiyolar. Kendini hamur işine kaptırmazsan müsli yumurta falan olayı atlatıyorsun. Peynir tam tahıllı ekmek falan hoş bence en sevdiğim öğün oluyor kahvltı iş gezilerinde.

Öğle yemeği: Yapacak bir şey yok. Niyet önemli prensibi ile toplantı aralarında verilen neyse ölmeyecek şekilde yiyeceksin artık. Unutmamak gerek ki aç kalmak daha büyük eziyet. gene de dengelemye çalış bakınız aşağıdaki bir sonraki öğün.

Kahve araları: Bazı yerler muhteşem bir şekilde meyve sunuyorlar (Alman partnerlerim var kivilere saplanmış kaşıklar falan veriyorlar ya o kadar şekerler) işte onların organize ettiği her toplantıya giderim. Ama bazıları (İtalyanlar mesela) basıyorlar şekerli şekerli leziz leziz pastaları.. Burada irade önemli. Çok baktın değişik bir şey yuvarla bi iki tane ama sayı 4'ü geçerse durumun kritik uzaklaş ordan. Git mail falan bak bi şey yap.

Akşam Yemeği: Kaçacak yolu yok. İş gezisinin şanındandır mutlaka tuhaf bir yemek yenir. Zaten yorgunsun uykusuzsun, perişansın bi de ağır bir yemek yiyosun ha genelde de ortama uyarsan dayıyosun şarabı. O zaman hemen olayın sonunda füzyon yap ve kahve iç (espresso önerimdir), ayrıca imkan varsa yatmadan önce yürü oteline mesela. Yapabiliyorsan bir bast yoga pratiği yap. Varsa meditasyon yap, yatakta mail bakmaya kalkma rezillik yani hayat kaliteni düşün yapmaaaa.
Sen tut beni Pintxos bar'a götür önümden aksın böyle tabak tabak, e ben de 20 çeşit yerim tabi....

Ben ne yaptım bu sefer? Sormayın yedim içtim fena ama sabahları kuvvet ve esneme idmanları yapıldı. 200 jumping jack challenge'ı yapıyorum bi de o da şu her seferinde 200 taneyi kaç dakikada yapıcam diye zaman tutuyorum bunu da 3 kere yapıyorum üst üste. kendi kendime çok eğleniyorum. Bu sefer bi de yanına 50 Burpee ekledim tadından yenmiyor al sana odanda mis gibi cardio. Ha bu arada ben vücut ağırlığı ile beceremem diyenler tera bantla da çalışabilirsiniz.

Stres ve yorgunluğu azaltmaya yönelik bi dünya yoga asanası var mesela onları da arada uygulamak hem dikkati arttıtır hem de ayıltır insanı. Uçak korkusu ile ilgili olarak zaten uzun uzun yazdım :)

Bu 3 günlük seyahatte en güzel anlardan biri Belçika Milli Takımı'nın Amerika'ya karşı zaferini Brüksel sokaklarında deliler gibi kutlamaktı (bir İsveçli iki Türk beize ne oluyorsa seslerimiz hala kısık bir de bayraklar falan çıktı sağdan soldan). Bir de çikolata ve Waffle'ı ile ünlü bir yerde bulunmak insanın iradesini alt üst ediyor söylemeden edemiicem. Ama benim için işin en zor kısmı biliyorsunuz Belçika dünyanın en muhteşem biralarını üretir, alkolle aram çok yok 100 yılda bir alırım ama bira iyiyse severim, Türkiye'de bi bira keyfi yapiim fırsatım olmuyo (burdaki biralar eminim güzledir bana hitap etmiyo) gitmişken yaptım ben de ne yapiim :) Ayrıca dün de elime havalimanında kocaman bir bardak CubaLibre yapıştırdılar benim hatam diil.

Bazı takımları desteklemek şarttır resme bakınca anlıyosun durumu (Hey Hey Tous Enseble! Tous Ensemble!)
Bu sabah itibari ile protein diyetine geri döndüm. Vatana millete hayırlı olsun.

Sevgiyle




Kapanışı bunla yaptık, Manneken Pis yanına bir adet Brüksel Waffle'ı afiyetle yendi ve memlekete Protein diyetine dönüldü şimdi viva la lor peyniri diye marş söylüyorum kafamdan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder