Sayfalar

17 Aralık 2013 Salı

Atletik Gülbağo

Spor salonlarının değişik bir ekosistmi var. Bir çok acayip türü barındıran bu ekosistemlerde bazı türlerin varlığı olmasa da hayat sonsuza dek mutlu mesut sürebilir. Aklınıza gelen o bir kaç çeşidin içinden en seçmecesi belki de benim Atletik Gülbağo dediğim ama sivil hayatta karşımıza Kezban, Kezo, Fatmazel olarak çıkan tipler. Bunları mesela takma ve / veya kaynak saçlarından tanıyabiliriz. Bu saçlar antreman sonrası yıkanmaz öyle pis pis leş gibi kokunun üzerine parfüm basılmak ve spreylenmek sureti ile "süslenir" ve çıkılır. Bunlar her daim süper makyajlıdır, ne rimeli akar ne kalemi bozulur allıktan bahsetmiyorum bile. Takma tırnakları uzun ve parılparıldır. Halterden dumbell'dan kırılmış tırnaklarıma bakıp utanma hissi uyandırdığı olmuştur. Bunlar genlede koşu bantlarında minnacık posta-pulundan hallice şortları ile görülürler. Hızları 6 km/h'i aşmamakla beraber gram terlemez, terleme belirtisi gördüğü anda hemen koşu bandını terkederler. Bu Atletik Gülbaolar, salondaki iri adamları markaja alır, kıyafet ve aksesuar değerine göre yanaşmaya çalışırlar. Bunların göğüsleri tür olarak kocaman olmakla beraber özellikle gözümüze göz
ümüze meme dayayabilecekleri hareketleri tercih ederler. Spor salonu onun için adeta bir dest-i izdivaç programıdır. Atletik Gülbağo buradan zengin bir kısmete kapılanıp mutlu mesut yaşamayı planlamaktadır. Atletik Gülbağo saçını yıkamadığı duşta yarım saat kalır, soyunma odasının ortasına havlu serip yere oturur ayaklarını ponzalar, clube ait deodorantı çantasına atıp gitmekten çekinmez. Falan filan. Her türlü kezoluğun yanında yaptığı çingenelikler de insanı çileden çıkartır. Ben çileden çıkmayı şu anda reddediyorum. Böyle değişikler alsında eğlenceli olmalı di mi? Akşamki idmanımı düşünüp sakinleşiyorum, Atletik Gülbağo'yu düşünmüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder